Fransa Ne Zaman Cumhuriyet Oldu? Gerçekten Bir Devrim Mi, Yoksa Sadece Yeni Bir Oyun Mu?
Fransa’nın cumhuriyet olması, herkesin bildiği, ama belki de pek azımızın gerçekten derinlemesine düşündüğü bir konu. Birçok kişi, “Fransa Cumhuriyet oldu, devrim yaptı, halk ayağa kalktı” gibi büyük bir kahramanlık hikâyesine bayılır. Ancak ben, biraz daha yüzeyin altına inip, gerçekten ne olduğunu sorgulamak istiyorum. 1792, Fransa’nın Cumhuriyet ilanı olarak kabul ediliyor, ama bu ne kadar gerçek bir devrimdi, yoksa sadece bir güç değişimi miydi? Hadi gelin, Fransa’nın bu tarihi adımını cesurca inceleyelim, hem sevdiğimiz hem de sevmediğimiz yönleriyle.
Fransa Cumhuriyet Oldu: 1792’de Ne Oldu? Ve Gerçekten Devrim Mi Oldu?
Fransa’da cumhuriyetin ilanı, 1792 yılına dayanıyor, evet. 1789’daki Fransız Devrimi ile başlayan süreç, sonunda mutlak monarşinin yerini alacak yeni bir yönetim biçiminin ortaya çıkmasına yol açtı. Ama buradaki devrim fikri ne kadar “yukarıdan aşağıya” bir değişimdi, bence onu tartışmak gerek. Sonuçta Fransız halkı bir sarayı yıkmak için değil, egemen sınıflara karşı bir isyan için sokaklara dökülmüş, ki bu da bana “kötü yönetilen bir monarşiye karşı darbe” gibi geliyor. Ama sonra ne oldu? Devrimciler kendi egemenliklerini kurdu, ve ne yazık ki, devrimin özünü kaybettiklerini de gördük. Sanki halkın özgürlüğü yerine, yeni bir diktatörlük düzeni kurulmuş gibi.
Yani 1792, Fransa’da cumhuriyetin resmi olarak ilan edildiği tarih olsa da, bu cumhuriyetin temelleri aslında biraz problemli. Çünkü devrim, halkı özgürleştirmek için değil, elitleri yerinden etmek için yapılmış gibi duruyor. Neyse ki, bu görüş çok hoşuma gitmiyor, çünkü geriye dönüp bakınca, Fransız halkının zaferi kesinlikle bir simgeydi. Ama bu zaferin ne kadar özgürlükçü bir geleceğe yol açtığı hala tartışmaya açık bir konu.
Fransa Cumhuriyetinin Güçlü Yönleri: Devrim, İnsan Hakları ve Demokrasi
Fransa’nın cumhuriyet ilanıyla birlikte insan hakları, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi temalar ön plana çıkmaya başladı. Bu değerler, Fransa’nın içindeki toplumsal yapıyı gerçekten değiştirmeyi amaçlıyordu ve bir dereceye kadar başardılar da. Tabii, bu temalar hala tüm dünyada tartışılan, bazen de ciddiyetle eleştirilen ideallerdir. Ama Fransa, devrimle beraber bu kavramları uluslararası alanda ilk defa ciddi şekilde dile getiren bir ülke oldu. Birçok demokrasiye ilham kaynağı oldular, bu kesin.
Ancak… buradaki “gerçekten” kısmına dikkat etmek gerek. Çünkü Fransız devrimi, özgürlükten önce şiddetle geldi. Ve insanlar sadece bir “yönetim değişikliği” değil, bir sistemin “kökten değiştirilmesi” istiyorlardı. Ne yazık ki, bu özgürlükçü devrim, zamanla daha da şiddetli bir hale gelerek, Robespierre’in Terör Dönemi’ne kadar sürükledi. Hani bir zamanlar herkesin özgür olması gerektiğinden bahseden devrimciler, özgürlük adı altında “kimsenin yaşamasına izin verilmeyen” bir dönemin kapılarını aralamışlardı. Ama bir şekilde bu devrim, büyük bir sembol haline geldi. İnsanlar bunu, özgürlüğün ve demokrasinin ne kadar değerli olduğuna dair bir simge olarak gördüler.
Fransa Cumhuriyeti’nin Zayıf Yönleri: Devrim Mi, Yoksa Yeni Bir Oyun Mu?
Fransa’da cumhuriyetin ilanı, aslında pek de masum bir süreç değildi. Devrimcilerin iktidara gelmesi, halkın isyanı değil, tam tersi, bir grup elitin bir diğerini devirmesi gibi de yorumlanabilir. Çünkü, devrimci liderler birer idealist olsalar da, devrimin ardından iktidarı elinde tutanlar da bir o kadar katıydı. Fransa’da yaşananlar bana bazen “değişen hiçbir şey yok” dedirtiyor. Çünkü halkın isyanıyla gelen cumhuriyet, aslında iktidar mücadelesi olan bir değişimden başka bir şey değildi.
Şimdi soruyorum: Gerçekten devrimci misiniz, yoksa sadece koltuğunuzdan olmaktan mı korkuyorsunuz? Aslında 1792’deki devrim, yeni bir yönetim biçimi yaratma amacını taşırken, daha sonrasında güç mücadelesi, sınıf savaşları ve terörle sürdü. Demokrasiyi kurmaya çalışan devrimciler, kendi içlerinde birbirlerini öldürmekte bir sakınca görmediler. Hangi özgürlükten, hangi eşitlikten bahsediyoruz o zaman? Birileri düşüncelerinden dolayı öldürülürken, kimse buna karşı çıkmadı. Yani demek istediğim şu: Cumhuriyetin ilanı, sadece bir yönetim değişikliği ve iktidar mücadelesiydi, gerçekten halkın refahını düşünen bir sistemdi diyebilir miyiz? Şüpheliyim.
Fransa Cumhuriyeti: Bir İdeal Mi, Yoksa Bir Yanılgı mı?
Sonuç olarak, Fransa’nın cumhuriyet ilanı, zamanında büyük bir devrim olarak kabul edilse de, bugünden bakıldığında gerçekten devrimci bir değişim mi, yoksa sadece başka bir iktidar mücadelesi miydi diye düşünmeden edemiyorum. Bu büyük kahramanlık hikâyelerinin altında, çokça gizli ve karanlık detaylar var. Fransa, demokrasi ve özgürlük adına birçok adım atmış olabilir, fakat sonrasındaki şiddet ve eşitsizlik, bu devrimi ne kadar “ideal” bir hareket haline getiriyor?
Fransa’nın tarihini incelediğinizde, bazen devrimlerin halkın menfaatini ne kadar göz önünde bulundurmadığını ve sadece bir sınıfın yerini başka bir sınıfın aldığını fark ediyorsunuz. O yüzden, 1792’nin anlamını doğru anlamak için, devrimin tam olarak neyi amaçladığını, kimlerin kazandığını ve kimlerin kaybettiğini göz önünde bulundurmalıyız. Her devrim, halk için olabilir, ama bazen de sadece yeni bir lider sınıfının ortaya çıkmasıyla sonuçlanabilir. Gerçekten özgürlük isteyenler, bazen her şeyin sonunda bir grup elitin yeni gücüyle baş başa kalır.